Steve Jobs dün bu dünyaya veda etti. Ardından bir sürü şey yazıldı, bir sürü şey söylendi. Kimileri onu dünyayı değiştiren bir deha olarak görürken kimileri sadece teknolojik aletlere estetik katmış bir satıcı olarak gördü. Kimileri onu artık dünyaya daha farklı bakmamızı ve algılamamızı sağlamış bir tasarımcı olarak tanımlarken kimileri sadece alışkanlıkları değiştirmiş bir marketing harikası olduğunu savundu. Herkesin mutabık kaldığı tek nokta belki de Jobs'un vizyonerliğiydi. Obama'dan Bill Gates'e, Mark Zuckerberg'den Google'ın kurucularına kadar hepsinin Jobs'un ölümü ardından vurguladığı şey dünyanın gerçek bir vizyoneri kaybetmiş olmasıydı...
Aslında Steve Jobs'un diğerlerinden farklı olarak yaptığı en önemli şey son kullanıcıyı düşünmesi, tüketiciyle gerçekten empati kurması oldu. Jobs, tüketicinin hayatını programlama ya da çeşitli yazılımlar arasında geçirmediğini biliyordu, tüketicinin ilgilendiği şeyin aslında bilgisayarların kendisi değil müzik, yaratıcılık, oyunlar, tasarım gibi şeyler olduğunun da farkındaydı. Dehasının izlerini görebileceğimiz en önemli yer de işte burasıydı. O, insanların kullanmaktan keyif almadığı bir ürünü asla ortaya çıkarmazdı. Apple'ın nasıl bütün markaları etkileyen dev bir markaya dönüştüğüne ve Steve Jobs'un bu dönüşümdeki rolüne göz attığımızda zaten bunu apaçık görebiliyoruz.
Gerçek liderler dünden, bugünden çok geleceğe odaklananlardır. Apple'ın astronomik başarısının ardında da tüketicinin şu anki ihtiyaçlarından öte gelecekte neye ihtiyaç duyacaklarını belirleyebilmek yatıyor. Jobs 4/4lük bir showmandi ve bir Apple ürünü piyasaya sürüldüğünde insanları bu ürün için uzun kuyruklara dizmenin yolunu çok iyi biliyordu. Beijing'de iPad2 için yaşanan izdihamda 4 kişinin hastaneye kaldırılması bunun çok güzel bir örneği. Sunumlar sırasında hep soluk kot pantolonlar, boğazlı kazaklar ve spor ayakkabılar giyen Jobs'un karizmasıyla ya da kendini gösterişli ifade etmeyle bir derdi olmadığını da gördük hep. Odaklanmamız gereken şey tanıttığı üründü çünkü, Jobs'un görüntüsü değil.
Hewlett Packard ürettiği TouchPad'ler satmadığı için tablet işinden çekildiğini açıklarken, geçtiğimiz ay Sharp, Galapagos tabletlerini artık satmama kararı aldığını kamuoyuna bildirirken iPad tablet pazarını tam anlamıyla domine etti. IDC analistlerine göre yılın ikinci çeyreğinde %68.3 gibi bir satış oranı yakaladı. Çünkü iPad'in ardındaki deha onu bir bilgisayar gibi kullanılabilir hale getirmişti, kitap okumak ya da doküman hazırlamak gibi sınırlı özellikler yerine bilgisayar görünümü olmayan bir bilgisayar yaratmıştı.
Jobs her şeyi olduğu gibi tasarımı da farklı bir boyuta taşıdı. Çoğumuzun tasarımdan anladığı şey estetik bir görünüm ve o görünümün bize hissettirdikleridir. Apple farklı bir şey yaptı ama, görünümün ötesine geçip tasarımı ürünlerin işleyişine taşıdı. Bugüne kadar tasarım fonksiyonellikten uzak dururken Jobs iki kavramın birbirine geçmesini sağladı. 2001'de piyasaya sürülen iPod'u düşünelim. Pazara giren ilk mp3 çalar değildi. Popülaritesini ilk olduğu için değil minimalist tasarımı ve iTunes'la entegre edilmiş kullanımı kolay arayüzü sayesinde yakaladı. 1997'de Apple iflasın eşiğindeyken Steve Jobs'un geri dönüp kendi tasarım felsefesini şirkette uygulamasıyla Apple bugün dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden biri haline geldi.
Apple'ın başarılı pazarlamasının ardında çoğu zaman hiç önemsemediğimiz detaylar ve Steve Jobs'un mükemmeliyetçiliği yatıyor. 3 sene önce Google'ın üst düzey yöneticilerinden Vic Gundotra acil bir telefonla Jobs tarafından arandığında Google logosuyla ilgili bir eleştiri almış. iPhone'da logonun görünümüyle ilgili memnun olmadığını belirten Jobs, Google'daki ikinci O'nun doğru eğimde ve renginin doğru tonda olmadığını, bunu düzeltmesi için acilen birini ayarladığını söyler. Bugün hepimizin sevdiği eğlenceli Google logosunun başarısının sırrı bile belki de Jobs'da gizlidir.
Steve Jobs hepimizin teşekkür etmesi gereken gerçek bir dehaydı. Farkında olmasak da o, hepimize tasarım kelimesini bunca zaman ne kadar yanlış anladığımızı öğretti, tasarımın önemini öğretti ve en önemlisi kendi hayatımızı nasıl tasarlamamız gerektiğini öğretti.